Bu deklarasyon, tedavi ve pastoral seçime ilişkin uluslararası bir bildirgedir. Bu bildirgenin amacı, “dönüşüm terapisi” yasakları anlayışlarına – nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, kim uygularsa uygulasın – zorlayıcı ve utandırıcı tedavi engellerini desteklemediğimizi vurgulayarak tedavi yasaklarına karşı olduğumuzu dile getirmektir. Bu uluslararası bildirgeyi imzalayarak hükümetlerimizi, yerel yönetimlerimizi, medya kurumlarımızı ve dinî kuruluşlarımızı; kendi kaderini tayin hakkının uluslararası hukukun bir ilkesi olduğunu, kişinin kendi geleceğini şekillendirme ve geliştirme hakkının tedavi sürecinde uygulanmasının en büyük hak olduğunu vurgularız.
Dönüşüm terapisinin yasaklanması insan haklarını ve özgürlüklerini ihlal eder. Hem tedavi seçimini hem de pastoral, mesleki ve ebeveyn haklarını tehlikeye atar. Yapılan araştırmalara göre onarım terapisi, kişilere zarar vermemekle birlikte intihar eğilimini ciddi ölçüde azaltmaktadır.
Deklarasyon:
Bu uluslararası bildirgeyi imzalayanlar; hükümetlerimizi, yerel yönetimlerimizi, insan hakları kurumlarımızı, medyamızı ve dinî örgütlerimizi, kendi kaderini tayin hakkının uluslararası hukukun yerleşik bir ilkesi olduğunu kabul etmeye ve bu nedenle kişinin kendi cinsel kimliğini, duygularını ve ilişkili davranışlarını şekillendirme ve geliştirme hakkını içermesi ve bunun için destek alması çağrısında bulunmaktadır.
Bu Uluslararası Deklarasyonun öncelikle kuzey yarımküredeki Batılı ülkelere hitap ettiğini kabul ediyoruz. Dünyanın her yerinde bazı kültürlerin ve alt kültürlerin bu sosyal bağlamlardan önemli ölçüde farklı olduğunu ve “dönüşüm terapisi” ve terapi yasakları gibi farklı bir terminoloji anlayışına sahip olabileceklerinin farkındayız. Kimin uyguladığına veya nerede uygulandığına bakılmaksızın, nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, itici, zorlayıcı veya utandırıcı tedavileri desteklemediğimizi vurguluyoruz.
“Dönüşüm Terapisi” ve Terapötik Seçim Üzerine Uluslararası Bir Bildirge
Davidson, M. R., Haynes, L., James, S., May, P. (2022).
Uluslararası Terapötik ve Danışmanlık Seçimi Federasyonu
Kısaltma Listesi:
SSA – Hemcinsinden Etkilenme (Same-Sex Attracted/Attraction)
SSB – Eşcinsel Davranışlar (Same-Sex Behaviour)
GD – Cinsiyet Disforisi (Gender Dysphoria)
CT – Dönüşüm Terapisi (Conversion Therapy)
OSA – Karşı Cinsten Etkilenme (Opposite Sex Attracted/Attraction)
OS – Karşı Cins (Opposite Sex)
‘Dönüşüm terapisinin’ yasaklanması, insan hak ve özgürlüklerini ihlal ederek hem terapötik seçimi hem de pastoral, mesleki ve ebeveyn haklarını tehlikeye atmaktadır.
Bu belge, cinselliğin değişken olduğunu gösteren kanıtları gözden geçirecektir. Araştırmalar, bazı kişilerin istenmeyen hemcinsinden etkilenme (Same-Sex Attraction – SSA) veya eşcinsel davranışlarını (Same-Sex Behaviour – SSB)¹–⁶ başarılı bir şekilde azalttığını veya bazı durumlarda üstesinden geldiğini gösteriyor. Psikiyatrik durumlar ile “cinsiyet disforisi” (Gender Dysphoria – GD) veya uyumsuzluk arasındaki potansiyel nedensel bağlantıların tedavisi üzerine araştırmalar henüz emekleme aşamasındadır. (“GD” kişinin cinsiyetiyle ilgili sıkıntıdır ve cinsiyet uyuşmazlığı, kişinin cinsiyetiyle tamamen veya kısmen özdeşleşmesidir.) Vaka çalışmaları ve küçük çalışmalar, şu anda mevcut cinsiyet terapisinin en iyi kanıtıdır ve bunlar bazı insanların terapi yoluyla cinsiyet disforisini azalttığını veya değiştirdiğini göstermektedir⁷,⁸.
Herkes, motivasyonlarına, hedeflerine veya değerlerine bakılmaksızın, yerine getirilmeyen veya istenmeyen cinsel duyguları veya davranışları azaltma veya değiştirme hakkına sahiptir. Kişinin bedeniyle barışık olması veya kendisine gerçek mutluluğu getiren değer ve inançlara göre yaşaması için duygu ve davranışlarını biyolojik cinsiyete uygun hâle getirme hakkı bir insan hakkıdır. Hiç kimse bu özgürlükleri ve hakları hiçbir bireyin elinden almamalıdır. Bireyler kendi seçimlerini yapmakta özgür olmalıdır – politikacılar, aktivistler ve ruh sağlığı uygulayıcıları eylemlerini dikte etmemelidir.
Cinsel “yönelimin” doğuştan ve değişmez olduğu yönündeki yanlış felsefî ve ideolojik önermeye dayanarak, eleştirel olmayan bir şekilde “dönüşüm terapisi (Conversion Therapy – CT)” isimlendirmesini benimsemiş yaygın medya yanlış beyanını ve dezenformasyonunu reddediyoruz.
Ne kadar radikal olursa olsun, hemcinsinden etkilenmenin doğuştan ve değişmez olduğunu söyleyen hiçbir akıl sağlığı loncasını tanımıyoruz. Ayrıca uyumsuz cinsiyet kimliğinin doğuştan geldiğini söyleyen hiçbir akıl sağlığı loncasını da tanımıyoruz⁹–¹¹. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı (DSM-5, s. 451)¹², özellikle cinsiyet disforisinin, karşı cinsin beynine sahip olmaktan veya beynin interseks durumundan kaynaklanmadığını söylüyor. Ayrıca, “Bazı sosyal yapılandırmacı teorilerin aksine, biyolojik faktörlerin toplumsal ve psikolojik faktörlerle etkileşim içinde cinsiyet gelişimine katkıda bulunduğu görülmektedir.” diyor. İnterseks koşulları da dâhil olmak üzere cinsel gelişim bozuklukları hakkında, dünyadaki çeşitli endokrin toplumlar tarafından yapılan küresel fikir birliği açıklaması, beyin yapılarının cinsiyet uyumsuz insanlar ve cinsiyet uyumlu insanlar için farklı olduğuna dair tutarlı bir kanıt bulunmadığını söylüyor. Beynin eril veya dişil yönlerinin, kişinin çevresindeki psikolojik, sosyal ve kültürel deneyimlerle etkileşim içinde büyük ölçüde “kademeli olarak” (doğumdan sonra) geliştiğini belirtiyor¹³.
Nihai araştırmalar, eşcinsel davranışlar veya hemcinsinden etkilenme gelişiminin genetik olarak belirlenmediğini ortaya koymuştur¹⁴. Bunun yerine, çevresel ve kültürel faktörlerin en büyük etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Eşcinsel cinsel duygular ve kişinin cinsiyetine ilişkin hoşnutsuzluk, biçimlendirici yaşam deneyimlerinden ortaya çıkar. Birçoğu çok erken başlar; profesyonel terapistler, insanların diğer karmaşık özelliklerinde olduğu gibi, bu hususların azalmasına veya değişmesine rutin olarak yardımcı olurlar.
Bu nedenle, heteroseksüel taraflarını tercih eden kişilere ve daha önce LGBT olarak tanımlananlara; gelecekte istenmeyen davranış ve duygulardan geçişlerine yardımcı olmak için profesyonel danışmanlık veya pastoral yardım isteyen ya da isteyecek olan kişilere karşı devam eden ayrımcılığa itiraz ediyoruz.
Ayrımcı tek kültürlü bakış açılarını destekleyen meslek kuruluşları ideolojik çeşitliliği ve eleştiriyi engeller.
Batılı ruh sağlığı kuruluşlarında ortaya çıkan ve cinsellik ile cinsiyete ilişkin muhalif görüşlere bilimsel olmaktan ziyade ideolojik gerekçelerle izin verilmeyen ayrımcılığı kınıyoruz. Bu; araştırma, liderlik, finansman, kolektiflik, denetim ve rehberliğin tek bir bakış açısıyla sağlandığı hoşgörüsüzlük monokültürlerine yol açmıştır. Sonuç olarak bu yerleşik önyargı doğrulanmıştır. Tarafsız sorgulama, araştırma hipotezleri test eder; savunuculuk araştırması ise önceden belirlenmiş, eğilimli hipotezleri destekler. Alternatif hipotezler geliştirenler (örneğin istenmeyen hemcinsinden etkilenme için değişime izin veren terapileri destekleyenler) profesyonel ayrımcılık ve marjinalleşme riski altındadır.
Bu monokültürel bakış açısı, istenmeyen hemcinsinden etkilenme veya cinsiyet uyumsuzluğu olan bireyleri destekleyenlerin “CT” sağladığı ve “homo/trans-fobik” nefret söylemiyle ilişkili olduğu anlamına gelir. Kendi başına bu, zorbalık dilidir. Onlara ve onları destekleyenlere karşı devam eden ayrımcılığa, zorlamaya ve zorbalığa itiraz etme konusunda bu insanların yanında olacağız.
En büyük heteroseksüel olmayan azınlık grubu olan “çoğunlukla heteroseksüeller”, heteroseksüel isteklerini doğrulamak için terapötik destekten mahrum bırakılıyor.
Amerikan Psikoloji Derneği’nin APA Cinsellik ve Psikoloji El Kitabı, aynı cinsten çekiciliği olan insanlar arasında “münhasır olmayan çekim kalıplarına sahip bireylerin tartışmasız ‘norm’ olduğunu ve münhasır eşcinsel çekiciliğe sahip olanların istisna olduğunu” söylüyor¹⁵. Aynı el kitabı, “…cinsel azınlıklar üzerine yapılan araştırmalar, birçok kişinin cinsel çekicilik, davranış veya kimlik kalıplarında kayda değer değişiklikler geçirdiğini hatırladıklarını uzun süredir belgelemektedir”¹⁶,¹⁷ diye de kabul etmektedir. Art arda yapılan çalışmalar gösteriyor ki – bir Likert yanıt ölçeği sunulursa – çoğu insan yalnızca karşı cinse ilgi duyduklarını veya heteroseksüel olduklarını söylüyor; ancak bir sonraki en büyük grup “karşı cinsten çoğunlukla etkilenen” veya “çoğunlukla heteroseksüel” olduğunu ifade ediyor¹⁸–²⁷. Göz ardı edilemeyecek olan, heteroseksüelliğin yanında en büyük kimlik grubunun “çoğunlukla heteroseksüel” olmasıdır.
Britanya’nın üçüncü Ulusal Cinsel Tutumlar ve Yaşam Tarzları Araştırması (Natsal-3)²⁶,²⁷, aynı cinsten partnerleri olan kişilerin çoğunun aynı zamanda karşı cinsten (OS) seks partnerleri olduğunu ve birçoğunun her iki cinse de cinsel çekim duyduğunu bildirdi. Bu kişilerin yarısından azı kendini gey, lezbiyen veya biseksüel olarak tanımlar ve çoğu, zaman içinde bu eşitsizliği karşı cinsten kişilerle cinsel ilişkiler lehine çözer. Özellikle Natsal-3, yaklaşık %2,9’unun aynı cinsiyetten veya her ikisiyle de cinsel olarak aktif olduğunu gösterdi; ancak diğer %2,9’u beş veya daha fazla yıl önce aynı cinsiyetle cinsel ilişkiden vazgeçmişti (S2 Tablo²⁸). Bu isteklilerin çoğu karşı cinsle cinsel olarak aktifti ve heteroseksüel olarak tanımlanmaktaydı. Bu demografinin boyutu ve önemi toplum ve politika yapıcılar tarafından göz ardı edilmekte ve giderek daha fazla ayrımcılığa uğramaktadır.
Karşı cinsle olan bu ilişki modeli, kendisini biseksüel olarak tanımlayan insanların neredeyse dörtte birinin – neredeyse her zaman karşı cinsle – evlendiğini gösteren Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi²⁹ tarafından desteklenmektedir. Her iki cinsten de etkilenen insanlar, heteroseksüel ilişkilerinde ve hedeflerinde desteği hak ederler ve yalnızca karşı cinsten etkilenmenin (OSA) yanı sıra hemcinsinden etkilenme yaşadıkları için karşı cinsle cinsel ilişkileri düşünmekten alıkonulmamalıdır. Devlet, bu tür bir desteği özellikle ilan ederek özgürlüğün “dönüşüm terapisi” olmadığını garanti etmelidir. Yardım eden profesyoneller, danışana açık olan tüm cinsel olasılık çeşitliliğini teyit etmekte özgür olmalı ve bunu yapmanın, yasaların cezası altında “dönüşüm terapisi” olarak yorumlanabileceğinden korkmamalıdır. Bu özellikle biseksüelleri ve “çoğunlukla heteroseksüel” insanları etkilemektedir.
Cinsel değişkenlik her iki yönde de gerçekleşir ancak bu göz ardı edilmektedir.
Dünya genelinde önemli çalışmalar, cinsel değişkenliğin her iki yönde de gerçekleşebileceğini, heteroseksüel cazibeye veya ona doğru değişimin yaygın olduğunu ve bunun “çoğunlukla heteroseksüel” ile sınırlı olmadığını ortaya koymuştur. Bu düzenin kabul edilmemesi kısmen siyasetten kaynaklanmaktadır; ancak aynı zamanda oran ve sayıdan da kaynaklanmaktadır. Heteroseksüeller, diğer cinselliklerden çok daha fazladır. Yani eşcinselliğe doğru hareket eden heteroseksüellerin küçük bir kısmı bile, heteroseksüelliğe doğru hareket eden cinsel azınlıkların büyük bir kısmından daha fazla olabilir. Politika, bu ikinci gruba ilişkin kanıtları görmezden geldi ve sonuç olarak özgürlükleri risk altında. Hükümetlerin, cinsel azınlıkların hem karşı cinsle ilişkilerini hem de eşcinsel ilişkileri seçme haklarını korumak ve bunu yaparken patolojik duruma düşmemek gibi bir görevi vardır³⁰–³³. Araştırmacılar, terapistler ve danışanlar, prensip olarak etrafımızdaki bu değişikliklere yol açan faktörleri belirleyebilmeli ve bu bilgiyi değişim isteyen insanlara yardım için kullanabilmelidir.
ABD’nin 2012 Ulusal Ergen Sağlığı Araştırmasında, altı yıllık bir çalışmada³⁴; her iki cinse de eşit derecede ilgi duyanların yaklaşık dörtte üçü, çoğunlukla heteroseksüelliğe yönelik cinsel çekimde değişiklik yaşadığını belirtti. Yalnızca hemcinsinden etkilenen (SSA) kadınların dörtte birinden fazlası değişti; bunların yaklaşık yarısı tamamen heteroseksüel etkilenmeye dönüştü. Yalnızca eşcinsel ilgi duyan erkeklerin 12–13’te biri de değişti, çoğunlukla tamamen heteroseksüel etkilenmeye dönüştü. Kadın “çoğunlukla heteroseksüeller”, her iki cinsiyet için de diğer tüm SSA kategorilerinden daha fazlaydı. Çoğunlukla heteroseksüel kadınların üçte birinden fazlası heteroseksüel oldu; yalnızca 56’da biri homoseksüele değişti. Terapide gördüğümüz ve araştırmalarda incelenmemiş bir değişiklik, karşı cinse yönelik cinsel çekim geliştirmeyen bazı kişilerin, terapi yoluyla eşcinsel çekimde azalma ya da son bulmaları ve böylece istedikleri gibi nefislerini kontrol etmelerini kolaylaştırmasıdır.
Diamond ve Rosky (2016)³⁵ tarafından gözden geçirildiği gibi, diğer birçok sağlam uluslararası çalışmanın veri kümeleri de cinsellikteki bu değişim modellerini desteklemektedir: Growing Up Today Study – GUTS (ABD)³⁶; National Survey of Midlife Development in the United States – MIDUS/NSMD (ABD)³⁷; ve Dunedin Multidisciplinary Health and Development Study – DMHD (Yeni Zelanda)³⁸.
Diamond ve Rosky (2016)³⁹, nüfus çalışmalarında bildirilen değişikliklerin doğal olarak meydana geldiğine değinmiştir. Başka bir deyişle, yaşam deneyimleri cinsel çekicilikleri yönlendirir veya değiştirir. Buna ek olarak, Pela ve Sutton (2021)⁴⁰ tarafından yakın zamanda yapılan uzun vadeli bir klinik sonuç çalışması, “bu çalışmadaki terapiye katılanların heteroseksüel çekicilik ifadesi ve kimliğine yönelik önemli bir değişkenlik veya değişiklik bildirdiğini” göstermektedir.
Bu çalışmalardan açıkça görülen, kendini aynı cinsten etkilenen olarak tanımlayan insanların çoğunun her iki cinsten de etkilendiğidir. Kendini her iki cinsten etkilenen olarak tanımlayanlar, ilişkilerinin çoğunlukla karşı cinsle olduğunu ve birçoğu için cinsel çekimlerinin çoğunlukla heteroseksüele doğru kaydığını belirtir.
Hemcinsinden etkilenme, karşı cinsten etkilenmenin bire bir aynısı değildir. İlgili topluluk geneli için karşı cinsten etkilenme ezici bir şekilde sabittir. Hemcinsinden etkilenme ise çoğunlukla değişkendir ve çoğu zaman karşı cinsten etkilenme ile beraber seyreder. Her iki cinsten etkilenen kişiler, cinsel çekim duygularında ve davranışlarında genellikle değişkenlik yaşar.
“Dönüşüm terapisini” yasaklamak, “kültürü iptal etmeyi” genişletecek, muhalifleri susturacak ve ifade özgürlüğünü engelleyecektir.
Hükümetlerde ve başka yerlerdeki LGBT aktivistleri, sahte “dönüşüm terapisi” terimini (ahlaki olarak kınanabilir ve tarihsel olarak terk edilmiş kaçınma teknikleri dâhil) standart – ağırlıklı olarak psikodinamik, kanıta dayalı – terapi konuşmaları, akıcı cinsel etkilenme merkezlerinin keşifleri ve bireylerin dinî ve cinsel benliklerinin bütünlüklerini uyumlandırdıkları pastoral konuşmalarla birleştirir. Bazı ülkelerde, örneğin geçmişte ahlaki açıdan kınanması gereken bir kaçınma terapisi uygulayan Birleşik Krallık’ta, bugünün danışmanları ve psikoterapistleri değil, tıp uzmanları düzenlenmiştir.
“Dönüşüm terapisi” terimi ilk olarak 1991’de⁴¹, değişime izin veren terapiye karşı çıkan ve karşı çıkmaya devam eden Amerikalı psikolog ve aktivist Dr. Douglas Haldeman tarafından kullanılmıştır. Bu kötü tanımlanmış ideolojik ilham verici ifadeye dayanarak, “dönüşüm terapisi” olarak adlandırılan yasama yasakları, istenmeyen eşcinsel duygular ve cinsiyet karışıklığı ile ilgili destek arayan bireylere gönüllü olarak yardım sunan, standart psikoterapötik ve danışmanlık yaklaşımlarını ve pastoral bakım çalışanlarının herhangi bir sağlayıcısını kısıtlamalar, para cezaları ve cezai suçlamalarla karşı karşıya bırakmaktadır.
“Dönüşüm terapisi” terimi, nefret söylemi işlevi görebilir ve kötüleyenlere zorbalık yapmak için kullanılır. Moseley (2020)⁴², BM’nin Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Özel Temsilcisi (SOGI) Madrigal-Borloz’un bu terimi (1991’de tanıtıldı) geriye dönük olarak uygulamaya çalıştığını bildiriyor. Sonuçta bu, ruh sağlığı tarihinin çağdışı bir yeniden yapılandırılmasına yol açtı – “1940’lardan 1970’lerin başlarına kadarki zihinsel bozukluk sınıflandırmalarıyla desteklenen psikoloji ve psikiyatri içindeki okulların çoğu, ‘dönüşüm terapisi’ sağlayıcıları olarak faaliyet gösterdi”⁴³.
Sözde “dönüşüm terapisi” yasaklarının savunucuları, ideolojik bir bakış açısını ilerletmek için asıl uygulamaları yanlış tanıtan “zarar” ve “işkence” gibi yüklü bir dil kullanırlar. Aynı BM yetkilisi Madrigal-Borloz⁴⁴, hemcinsinden etkilenme ve eşcinsel davranıştan, doğası gereği kusurlu olarak uzaklaşmaya yönelik tüm yardımları karalama niyetiyle “dönüşüm terapisini” “işkence” olarak nitelendiriyor. Politize edilmiş “dönüşüm terapisi” kavramı ile işkence ve kötülük hikâyelerinin bu şekilde birleştirilmesi, danışmanları ve terapistleri yalnızca LGBT olumlayıcı terapiler ve politik savunuculuk ile sindirip korkutmak için hesaplanan bir lekeleme atmosferi yaratıyor. Bireyin istekleri ne olursa olsun, bu pratisyenlerin dışında hiç kimsenin profesyonel alan sunmasına izin vermemek; bakım için tek yönlü bir yol oluşturmak; iyi belgelenmiş kanıtları görmezden gelip yalnızca LGBT yaşamını onaylayarak kişisel vicdan, cinsellik, cinsiyet ve ilişkiler haklarına saygısızlık etmek demektir.
Yanlış şekilde “dönüşüm terapisi” ile işkenceyi ilişkilendirmek için kullanılan yollardan biri, “elektro-şok (ES)” ve “elektro-konvülsif şok (ECS)” terapilerini birleştirmek olmuştur. Bu, cinsel değişkenliği araştırmak için kullanılan tedavinin kışkırtıcı, abartılı bir tanımlamasıyla sonuçlandı. Özellikle katatoni ve şiddetli depresyon için kullanıldığı ve ayrıldığı şekliyle ECS tedavisi, hiçbir zaman eşcinsel davranışı ele almak için kullanılmamıştır⁴⁵,⁴⁶. 21. yüzyılda bu alanda çalışan profesyoneller tarafından ne ECS ne de ES terapileri kullanılmaktadır. İşkence ve terapiyi birbiriyle eşleştirmek artık mevcut olan istenmeyen eşcinsel davranışlara yönelik terapötik müdahaleleri tanımlarken hem yanlış hem de samimiyetsizdir.
Bu Bildirgeyi imzalayanlar, terapide cinsel çekim değişkenliği araştırmasının (SAFE-T) genel fikrini yeni veya “egzotik” bir terapötik yaklaşım olarak değil, kolektif bir terim olarak kabul eder. Dolayısıyla bu Bildirge, istenmeyen cinsel “yönelimleri” tedavi ettiğini iddia eden herhangi bir zorlayıcı protokolü veya yöntemi desteklememektedir. Bunun yerine, bir dizi olası terapötik amaç veya sonuç arasından bir alternatif olarak, cinsel değişkenliği ve cinsel çekimdeki değişimi keşfetmeye açık olan bir dizi psikoterapötik ve danışmanlık modalitesini desteklemektedir.
Bu yasaklar; istenmeyen hemcinsinden etkilenme, eşcinsel davranış, deneyimler veya cinsiyet uyumsuzlukla yaşayan ve değişim isteyenlere zarar verir; çünkü profesyoneller danışanın tercihini destekleme fırsatından mahrum kalırlar. Nihai hedef, örneğin Gay Liberation Front (1970)⁴⁸ ve Educate and Celebrate⁴⁹’in CEO’su Elly Barnes gibi Birleşik Krallık’taki bu tür gruplar tarafından benimsendiği şekliyle çekirdek ailenin geleneksel rollerinin ve “heteronormativite”nin sona ermesi gibi görünmektedir. Çekirdek ailenin ölümü, yakın zamanda gazeteci ve sosyal yorumcu Melanie Phillips tarafından da vurgulanmıştır⁵⁰.
IFTCC, daha temel dinî veya felsefî inançlar ya da ilişkiler, kişisel ihtiyaçlar veya arzularla uyumlu olarak bireylerin kendi kaderini tayin etme, özerklik ve cinsel ifade/kimlik seçme haklarını reddeden siyasi girişimlere meydan okumaya devam edecektir. Bunu, taraftarlarımızın uygulamalarında öz düzenleme, mesleki gelişim ve kolektifliği kolaylaştırmaya devam ederek yapacaktır. Çalışmalarımız; bilimsel, etik ve profesyonel literatürü, kanıta dayalı araştırmaları ve elimizdeki en iyi uygulamayı araştırmaya devam edecektir.
Siyasi arzular, cinsiyetleri hakkında sıkıntı hisseden çocuklar ve yetişkinler için çok ihtiyaç duyulan terapiyi feda etmektedir.
Reşit olmayanlara yönelik “dönüşüm terapisi” yasakları, “cinsiyet disforisi” olan çocuklara – örneğin Finlandiya hükümetinin bilimsel araştırmalar sonucu cinsiyet disforisi için birinci basamak tedavi olması gerektiğini belirlediği terapinin – teklif edilmesini ve almalarını etkili bir şekilde yasaklayacaktır. Bu; ergenleri cinsiyet disforisinin başlamasına yatkın hâle getirebilecek psikiyatrik durumların tedavi edilmesini, yani biyolojik cinsiyetleriyle rahat olmalarına yardımcı olacak psikolojik müdahaleleri ve 25 yaşına kadar vücutlarına tıbbî olarak müdahale edilmemesini içerir⁵¹–⁵³. Bunun aksine “tıbbi olumlayıcı bakım” olarak adlandırılan, bedeni duygulara uyacak şekilde değiştirmeye çalışmanın; çocuklarda cinsiyet olumlayıcı tedavinin uzun vadeli etkileri üzerine az sayıda çalışma ile yeterince kanıtlanmadığı belirtilmiştir⁵⁴. Bununla birlikte, kısırlık, azalmış kemik kütlesi ve ses değişiklikleri gibi bu yaklaşımın zararlı yan etkilerini vurgulayan çok sayıda kanıt vardır⁵⁵.
Travma ile hemcinsinden etkilenmeler ve “cinsiyet disforisi” arasındaki potansiyel nedensel bağlantılar incelenmeden kalırken, “dönüşüm terapisi” yasakları güvenli değildir.
APA Cinsellik ve Psikoloji El Kitabı, araştırmaların travma ile aynı cinsiyetten partnerlere sahip olmanın potansiyel nedensel bağlantıları olduğunu gösterdiğini kabul etmektedir⁵⁶,⁵⁷. Uluslararası araştırmalar, psikiyatrik durumların (psikiyatrik bozukluklar, nörogelişimsel engeller, intihar eğilimi ve kendine zarar verme davranışı) ergen cinsiyet uyuşmazlığı⁵⁸ veya ergen “cinsiyet disforisi” (GD)⁵⁹ ile de potansiyel nedensel bağlantılara sahip olduğunu göstermektedir. İstenmeyen aynı cinsiyet davranışının veya cinsiyet disforisinin nedenlerini açıklamak için şu anda yeterli araştırma olmamasına rağmen, yetkili kurumlar sorumsuzca “dönüşüm terapisi” yasakları ile ilerlemiştir. Bunu, potansiyel olarak nedensel travma bağlantıları olduğunu bilmelerine rağmen; ancak aynı cinsiyet davranışının ve cinsiyet disforisinin oluşumunda travmanın hangi rolü oynadığını ve bu nedenle bu durumlardan rahatsız olanlara nasıl yeterince özen gösterileceğini belirlemek için gerekli araştırmayı yürütmeden yapıyorlar.
Değişime izin veren terapiler, hakemli araştırmalara göre, ‘zarara’ neden olmaz veya intiharı artırmaz.
Basındaki haberlerin aksine, hakemli yeni araştırmalar, değişime izin veren terapilerin intiharı veya zararlı davranışları artırmadığını ve bazı durumlarda – LGB olarak tanımlanan ve terapi yoluyla umdukları değişikliği yaşamayan insanlar için bile – intiharı önemli ölçüde azalttığını ortaya koymuştur⁶⁰,⁶¹.
Son araştırmalar, “yüksek zarar nedeniyle SOCE’yi [Cinsel Yönelim Değişikliği Çabalarını] kısıtlama veya yasaklama endişelerinin temelsiz olduğunu” bulmuştur⁶². Yarım yüzyılı aşkın bir sürede üç kohortta yer alan ve dönüşüm terapisi yaşadıklarını bildiren 1.518 LGB’linin ulusal temsili bir çalışması; Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’ndeki Williams Enstitüsü’nde LGBT değişikliğine karşı araştırmacılar tarafından toplanan bir veri seti kullanılarak gerçekleştirildi⁶³. Ancak araştırmacılar (Blosnich ve ark., 2020), yalnızca yaşam boyu intihar oranlarına baktı ve bu oranların “dönüşüm tedavisi” gördüklerini bildiren kişiler için daha yüksek olduğunu – ve böylece önyargı oluşturduğunu – buldu. Her ne kadar yazarlar bu ilişkinin nedenselliği kanıtlamadığını belirtseler de, daha sonra daha fazla önyargı getirerek ve tedaviyi yasaklamayı önererek öyleymiş gibi davrandılar. Bu veri setinde terapi öncesi ve sonrası intihar oranları mevcut olmasına rağmen, bunları kullanmadılar. Sullins (2021), yalnızca terapiden sonra değil; terapiden önce ve sonra olmak üzere mevcut tüm verileri kullanarak aynı veri setini analiz etti. İntihar eğiliminin çoğunun terapiden sonra değil, terapiden önce var olduğunu buldu. Şaşırtıcı olmayan şekilde, intihara meyilli kişiler, intihara meyilli olmayanlara göre daha sık danışmanlığa gittiler ve danışmanlık intihar eğilimlerini azalttı. Çalışma ulusal çapta temsil edildiğinden, cinsel yönelim değişikliği çabalarının; LGB olarak tanımlanan ve değişmeyen kişilerde (kendilerini LGB olarak tanımlamaya devam eden) intihar eğilimini azalttığı şeklinde bir genelleme yapılabilir⁶⁴,⁶⁵. Aynı veri seti, psikolojik sıkıntı, mevcut ruh sağlığı, madde kullanımı, alkol bağımlılığı ve kendine zarar verme davranışları ölçümlerinde, SOCE olan LGB bireyleri ile SOCE olmayanlar arasında hiçbir fark olmadığını da ortaya koydu⁶⁶.
Medyadaki zarar raporları, genellikle düşman aktivistlerin gizli soruşturmalarından kaynaklanmaktadır⁶⁷–⁷⁰.
İddiaları doğrulamak veya alternatif açıklamalar önermek istemeyen önyargılı gazetecilere kendi kendine rapor vermek, yaygın bir uygulamadır ve bu konuda geniş bir dezenformasyona neden olur. Savunmayı desteklemek için – en azından tersi ispatlanana kadar geçerli olan delillerle – vakaların bildirildiği, iddia edilen terapötik yanlış uygulama araştırmalarını destekliyoruz. Taraflı kendi kendine raporlamayı desteklemiyoruz.
‘Dönüşüm terapisi’ndeki işkence iddiaları asılsızdır ve muhalefeti susturmak için tasarlanmıştır.
Terapi yasağı kampanyasını başlatan ve desteklemeye devam eden bir kuruluş olan Ulusal Lezbiyen Hakları Merkezi (NCLR) tarafından desteklenen; Samuel Brinton’ın görünüşte tutarsız tanıklığı, “dönüşüm terapisinin işkence olduğu” iddiasını dünya gündemine taşıdı. Bu, 2014’te Cenevre’deki Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı 53. Komite toplantısında sunuldu⁷¹. Brinton ifadesinde, kendisine kötü muamele ettiği iddia edilen terapistin adını veremedi; ifadesinin diğer ortamlardaki ayrıntılarıyla çelişti ve yetkin adlî analiz tarafından gerçek dışı olarak değerlendirildi. Hatta daha sonra başlangıçta yaptığı bu beyanı inkâr etmiş ve reddetmiştir⁷².
BM’nin “bağımsız uzman” raporları güvenilir değildir. 2020 SOGI (Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği) bağımsız uzmanı Madrigal-Borloz, İnsan Hakları Konseyi’ne; değişime izin vermeyen “Sözde ‘Dönüşüm Terapisi’ Uygulamaları” başlıklı bir rapor sundu⁷³. Bu rapor, Birleşmiş Milletler’in resmî görüşünü temsil etmemektedir. 192 BM üye devleti bulunmaktadır ve bunlar bir bütün olarak onun raporunu politika olarak benimsememiştir (ör. OIC, 2016⁷⁴,⁷⁵). Yine de – Haziran 2019’a kadar Genel Sekreterliğini yaptığı – Uluslararası İşkence Mağdurları Rehabilitasyon Konseyi (IRCT), 2020’de “Terapi Değil İşkence: Dönüşüm Terapisine Genel Bakış: Uygulamalar, Failler ve Devletlerin Rolü” başlıklı bir bildiri yayımladı⁷⁶. Raporun 62. bölümünde, “Birleşmiş Milletler işkence karşıtı mekanizması, bunun işkence, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulabilecekleri anlamına gelebileceği sonucuna varmıştır” iddiasında bulunuyor. Bununla birlikte, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ile ilgili terapiden bahseden bağlayıcı bir BM anlaşması bilmiyoruz.
İşkence iddialarına rağmen, lisanslı bir profesyonelin, istenmeyen hemcinsinden etkilenmeyi ele alırken işkence veya kötü muamele uyguladığının tespit edildiği hiçbir mahkeme davası yoktur. Rosik⁷⁷, bugüne kadar terapi yasaklarıyla ilgili tartışmalarda uygulanmayan araştırma, yasama ve yargı müzakerelerinin yürütülmesine ilişkin önerileri özetlemektedir.
Terapi yasakları ile “işkenceyi” birbirine bağlamak, bu tür yasaklara hiçbir koşulda itiraz edilememesini sağlamayı amaçlıyor gibi görünmektedir. İstismar iddiasını bildirenleri; alıntı yaptıkları “işkence” ile bağlantılı, kanıta dayalı sağlam bir analiz sunmaya çağırıyoruz.
Geçerli terapötik müdahaleler, tanımı gereği müşteri odaklıdır, düşmanca değildir ve kanıta dayalıdır. Kötüye kullanım iddialarını normatif olarak yanlış nitelendirmek kötü niyetlidir ve motivasyonu ideolojiktir. Standart işkence iddialarının hiçbir dayanağı yoktur. Bunlar, özgürlükleri potansiyel olarak tehlikeye atan, uygun ve duygusal olarak yüklü bir karalama olarak kullanılır.
Güvenli olmayan dönüşüm terapisi yasaklarını kabul eden kilise liderleri, pastoral ve profesyonel danışmanlığın potansiyel olarak tamamlayıcı rollerini karalamakta ve baltalamaktadır.
Tedavi seçeneklerinin yasaklanmasını öneren ve uygulayan; diplomatik girişimleri veya teşvikleri uyumlu hâle getiren ülkelerimizdeki dinî toplulukları, ebeveynlerin çocuklarını inançlarıyla tutarlı değerlere göre yetiştirme özgürlüklerini kısıtlama sonucunu doğurabileceği konusunda uyarıyoruz. Kamusal alanda gerçeği uygulama ve teşvik etme din özgürlüğünü kısıtlamak için aşamalı olarak kullanılacaktır. Eskiler tarafından cinsiyet sınırlarının ötesinde uygulanan ve “panseksüalite” olarak bilinen cinsel ruhsatı teşvik eden lâik hümanist bir düzeni canlandıracaktır. Bu yeni “dinî” çerçeveye sıklıkla “panseksüel hümanizm” denmektedir.
Ayartmalar ve eylemler arasında ayrım yapan Hristiyan kutsal yazılarını onaylıyoruz. Hristiyan toplumunun “bekâret”, “yoksunluk” ve “iffet” gibi terimleri netleştirmesine ihtiyaç vardır.
Kilise dışındaki insanların haklarına değil, yalnızca pastoral haklara odaklanmak, Hristiyan inancına sahip olmayanlar için yardım eksikliğine yol açacaktır. Teolojik olarak, bilimsel olarak bilgilendirilmiş profesyonel yardım, insanlığa yönelik genel vahyin bir parçası olarak kabul edilebilir. “Değişimi” bir put hâline getirmenin veya kategorik değişimden daha azında ısrar etmenin tehlikesinin, inanç eksikliğinin bir göstergesi olduğunu kabul ediyoruz. İnançsız ve farklı inançlara ait dünya görüşlerine sahip birçok kişi, LGBT çekicilikleri, davranışları ve kimliklerini terk etmeye çalışıyor. Hristiyan özgürlüklerini korumak, kilise dışında profesyonel desteğe erişim isteyenlerin hakları pahasına olmamalıdır. Bu tür bir terapötik destek, bir inanan için ne gerekli ne de yeterli olsa da, bu tür girdiler inananların ruhsal gelişimine ve refahına katkıda bulunabilir. Profesyonel terapi ve dolayısıyla profesyonel terapide din özgürlüğü, her Hristiyan için Hristiyan inançlarının bir parçası olmayabilir; ancak bazıları için öyledir. Bazı insanların din özgürlüğü elinden alınabiliyorsa, bundan sonra hangi özgürlük kaldırılacaktır?
IFTCC hakkında bilgiler
IFTCC, Büyük Britanya’da kayıtlı bir kuruluştur ve Misyonumuzu, Değer Beyanımızı, Uygulama Kılavuzlarımızı ve bu Uluslararası Dönüşüm Terapisi ve Terapötik Seçim Bildirgesi’ni destekleyen uluslararası bir topluluğa hizmet vermektedir.
Mesleki Gelişim
IFTCC, düzenleyici kurumlar tarafından dışlanan veya cinselliğin siyasallaşmasından kaynaklı hükümetlerimizin çoğunun izin verdiği veya teşvik ettiği nedensiz ideolojik baskılarla uygulamaları engellenen ya da izin verilmeyen herhangi bir profesyonel, meslekten olmayan kişi veya kuruluş için alternatif bir birleşme noktası sunmaya çalışacaktır. IFTCC gibi benzer fikirli kuruluşlara katılmak isteyen profesyoneller arasında; bu belgede vurgulanan sorunlardan etkilenen danışanlarla, aileleriyle ve topluluklarıyla çalışmak isteyen terapistler yer almaktadır.
Ayrıca, bizimle birlikte çalışmak isteyen herhangi bir uygulayıcının çalışmasının temelini oluşturan Uygulama Kılavuzlarını ve etik çerçeveyi geliştirmeye devam edeceğiz. İğrenç, zorlayıcı veya aşağılayıcı muameleyi desteklemiyoruz ve ebeveynler, papazlar, kiliseler ve profesyonel terapistler için eğitim ve öğretimi destekliyoruz. Herhangi bir topluluktaki herkese bu tür eğitim ve öğretimi gerçekleştirebilmemiz için ifade özgürlüğü ve bilimsel araştırma özgürlüğünü korumamız gerekir. Herkesin iyiliğini gözetmek amacıyla; şu anda veya daha önce LGBT olarak tanımlanan kişilere, kendini LGBT ya da heteroseksüel olarak tanımlamayan kişilere – gizli, ifşa edilmiş, kınanmış, cezalandırılmış vs. – ve aile ve topluluklarına karşı saygı, uyum ve haysiyet tutumlarını geliştirmeyi taahhüt ediyoruz.
Değişime izin veren terapileri destekleyen araştırma ve bilimsel veriler hakkında öğrencilere bilgi sağlayan bir eğitim müfredatı geliştirmeye devam edeceğiz.
Uygulama yönergelerimizi, etik standartlarımızı ve dernek kriterlerimizi kamuya ve profesyonel incelemeye açık hâle getirmek için çaba göstereceğiz.
Ayrıca, özellikle göz ardı edilen, yanlış sunulan veya hoş görülmeyen uygun, doğru araştırmaları platforma almaya devam edeceğiz. Bilimsel inceleme altında – örneğin manipüle edilen veriler yeniden analiz edildiğinde sonuçların değiştiği, “zararlı” anlatımı ve intiharı yanlış biçimde onaylayan hatalı araştırmaları – öne çıkaracağız⁷⁸,⁷⁹.
Kaynakça
Not: “op. cit.” daha önce tam alıntı olarak verilen alıntıları ifade eder. “İbid.” atıf yapılmadan hemen önce atıf yapılan alıntıları ifade eder.
Rosik, C. (2016). Sexual Attraction Fluidity Exploration in Therapy (SAFE-T). https://www.core-issues.org/UserFiles/File/SAFE_T/Rosik_on_SAFE_T.pdf
Nyamathi, A., Reback, C. J., Shoptaw, S., Salem, B. E., Zhang, S., Yadav, K. (2017). Impact of Tailored Interventions to Reduce Drug Use and Sexual Risk Behaviors Among Homeless Gay and Bisexual Men. American Journal of Men’s Health. March 2017:208–220. doi:10.1177/1557988315590837
Reback, C. J., & Shoptaw, S. (2014). Development of an evidence-based, gay-specific cognitive behavioural therapy intervention for methamphetamine-abusing gay and bisexual men. Addictive Behaviours, 39, 1286–1291. doi:10.1016/j.addbeh.2011.11.029. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3326187/pdf/nihms340906.pdf
Shoptaw, S., Reback, C. J., Larkins, S., Wang, P. C., Rotheram-Fuller, E., Dang, J., Yang, X. (2008). Outcomes using two tailored behavioral treatments for substance abuse in urban gay and bisexual men. Journal of Substance Abuse Treatment, 35(3), 285–293. https://doi.org/10.1016/j.jsat.2007.11.004
Shoptaw, S., Reback, C. J., Peck, J. A., Yang, X., Rotheram-Fuller, E., Larkins, S., Veniegas, R. C., Freese, T. E., Hucks-Ortiz, C. (2005). Behavioral treatment approaches for methamphetamine dependence and HIV-related sexual risk behaviors among urban gay and bisexual men. Drug and Alcohol Dependence, 78(2), 125–134. https://doi.org/10.1016/j.drugalcdep.2004.10.004
Sullins, D. P., Rosik, C. H., Santero, P. (2021). Efficacy and risk of sexual orientation change efforts: a retrospective analysis of 125 exposed men [version 2; peer review: 2 approved]. F1000Research 10:222. https://doi.org/10.12688/f1000research.51209.2
Cretella, M. (2018). American College of Pediatricians November 2018. Position Statement: Gender Dysphoria in Children. American College of Pediatricians. https://acpeds.org/position-statements/gender-dysphoria-in-children
American College of Pediatricians. (2021). Psychotherapeutic and behavioral approaches to treating gender dysphoria (including gender identity disorder & transsexualism) in adults and adolescents. https://acpeds.org/assets/Psych-studies-gender-identity-final-17-June-2021.pdf
Lee, P. A., Nordenström, A., Houk, C. P., Ahmed, S. F., Auchus, R., Baratz, A., … & the Global DSD Update Consortium. (2016). Consensus statement: Global disorders of sex development update since 2006: Perceptions, approach and care. Hormone Research in Pediatrics, 85, 158–180. https://doi.org/10.1159/000442975
Zucker, K. (2018). The myth of persistence… International Journal of Transgenderism, 1–14. https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/15532739.2018.1468293
Singh, D., Bradley, S. J., Zucker, K. J. (2021). A Follow-Up Study of Boys With Gender Identity Disorder. Frontiers in Psychiatry, 12, 632784. https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyt.2021.632784/full
Marty, M., & Segal, D. (2015). DSM-5: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. APA. https://www.researchgate.net/publication/283296361…
op. cit., Lee, et al. (2016).
Ganna, A., et al. (2019). Large-scale GWAS reveals insights into the genetic architecture of same-sex sexual behavior. Science 365, eaat7693. DOI: 10.1126/science.aat7693
Diamond, L. (2014). Chapter 20: Gender and same-sex sexuality. In Tolman, D., & Diamond, L. (Eds.), APA Handbook of Sexuality and Psychology, Volume 1, p. 633.
16–27. (Çeşitli çalışmalar; Geary, Natsal, ONS, Savin-Williams, Ott, Mock, Dickson vd. – numaralandırma yukarıdaki metinle uyumludur.)Geary, R. S., et al. (2018). PLoS ONE 13(1): e0189607. (Bkz. S2 Tablo)
Office for National Statistics (2019). Sexual Orientation – Table 5…
30–33. (Politika ve haklara ilişkin çeşitli referanslar; metinle uyumlu.)Add Health (ABD) – 6 yıllık takip.
35–39. Diamond & Rosky (2016) ve ilgili derlemeler.Pela, C., & Sutton, P. (2021). Journal of Human Sexuality, 12, 61–86.
Haldeman, D. (1991)…
42–44. Moseley (2020); Madrigal-Borloz (2020) raporu.Mayo Clinic (2018). Electroconvulsive therapy (ECT).
Mind (2019). ECT rehberi.
op. cit., Rosik (2016).
Gay Liberation Front Manifesto (1971/1978).
Dreher, R. (2019). American Conservative.
Phillips, M. (2021). The Times.
Zucker, K. J. (2008). Neuropsychiatrie de l’Enfance…
Cantor, J. (2016). Sexology Today.
Council for Choices in Health Care in Finland (2020)…
SBU (2019). Report No 307…
(Çeşitli özet linkler; Transgendertrend, ACPeds vb.)
Mustanski, B., Kuper, L., Greene, G. (2014)… (APA Handbook)
Wilson, H., & Widom, C. (2010). Archives of Sexual Behavior, 39, 63–74.
Becerra-Culqui, T. A., et al. (2018). Pediatrics, 141(5), e20173845.
Kaltiala-Heino, R., et al. (2015). Child and Adolescent Psychiatry and Mental Health, 9, 4–6.
60–66. Sullins, P. D. (2021–2022) ve Blosnich, J. R., et al. (2020) üzerine yeniden analizler.
67–70. (Guardian, Times, Mirror, Liverpool Echo – gizli soruşturmalar)UN digital library kaydı (808052).
Constantine, S. (2021). Ruth Institute Summit konuşması.
73–75. OIC (2016) ve OIC “History” sayfası.IRCT (2020). It’s Torture, Not Therapy…
Rosik, C. H. (2017). BYU Pub. L.
78–79. op. cit., Sullins (2021, 2022).











